“Mutluluklar Geçmişteki Deneyimlerimin Bir Fragmanı”
Barış Demirel, ilhamını bu coğrafyanın seslerinden alan ve farklı türlerde gezinen, söz ve müziği kendine ait sekiz parçadan oluşan ilk solo albümü Mutluluklar’ı dinleyiciyle buluşturdu. Demirel ile “bir tür vedalaşma, öz eleştiri, pişmanlıklar ve nihayetinde iyilik sağlık dilemek” olarak tanımladığı Mutluluklar’ı konuştuk.
Barış Demirel, trompetiyle müziğin sınırsız evreninde özgürce gezinen bir müzisyen. Daha önceki çalışmalarıyla dinleyiciyi müziğinin peşine düşüren sanatçının şu sıralar kariyerindeki dördüncü ama ilk solo albümüne şahitlik ediyoruz. Geçtiğimiz aylarda yayımladığı “Sal Beni” ve “Kâkülünde Ak Oldum” parçalarıyla ilk sinyallerini verdiği solo albümü Mutluluklar (4 Haziran’da) dinleyiciyle buluştu. Trompetiyle eşlik ettiği parçalara farklı bir dokunuş katan Demirel, bu albümle hem multi enstrümantalist kimliğini, hem söz yazarlığını, hem vokaldeki maharetini “gönlünce” ortaya koyuyor. Albümde yer alan sekiz parçanın tüm söz ve müziği Demirel’e ait. Prodüktörlüğünü Da Poet ile üstlendiği albümde iki parçanın Kadebostany rework’ü ve bir Deniz Tekin düeti yer alıyor. Barıştık Mı ile çalışmalarında –T.E.A.R. ama benim için dinlemekten asla bıkmayacağım Fail Play albümü-, Da Poet ile DPBD projesinde, farklı çalışmalardaki düetlerinde – “Ofsayt”, “Gecenin Körü” parçalarındaki trompet sololarını hatırlayın- dinlediğimiz Demirel ile şimdi içini döktüğü Mutluluklar’da buluşuyoruz. Barış Demirel’e fonumuza duygularımızı harekete geçiren şarkılarını aldığımız Mutluluklar’a ve müzikal yolculuğundaki deneyimlerine dair merak ettiklerimizi sorduk.
Öncelikle ilk solo albümünüzü tebrik ederim ve eklemek isterim şahane bir ismi var: Mutluluklar. Bunca mutsuzluğun ortasındaki nedir bu mutluluklar?
Eski ilişkilerim sürecinde ya da sonrasında yazdığım parçalardan bazılarını toparladım ve bir albüm yapma kararı aldım. Mutluluklar aslında benim için en nihayetinde bir tür vedalaşma, öz eleştiri, pişmanlıklar ve nihayetinde iyilik sağlık dilemek.
Nasıl bir yolculuğun sonucu Mutluluklar? Kariyerinize bir solo albüm eklemeye ne zaman hazır hissetiniz kendinizi?
Bugüne kadar oluşturduğum farklı projeler ile birlikte diskografimdeki 4. albümüm diyebilirim ama grup müziğinden de ayrı olarak en ince detayına kadar işin içinde olduğum ilk albümüm Mutluluklar. Hâlihazırda devam eden bütün projelerimi çok seviyorum ve çalışmalarımız devam ediyor fakat her şeyini benim istediğim gibi yapacağım bir albüm kaydetmek istedim. Yıllar içinde pek çok müzisyenle ortak çalışmalar yaptım -hâlâ da devam ediyor, çıkmayı bekleyen şarkılar var- bu süreçte şu zamana kadar öğrendiğim, deneyimlediğim şeyler üzerinden naçizane bir bakış açısı ile bu albümü yapmaya hazır hissettim.
Bir yandan da pandeminin belirsizliği ortasında oluşan bir albüm bu. Belki de yoğunlaşmak için bir imkândı. Bu dönemin sizin üzerinizde, albüm sürecinde nasıl bir etkisi oldu?
Tabii ki herkes en başından beridir bu imkândan söz ediyordu. Mevzu bir yerde benim için üretim polisliğine dönüşme endişesine döndü. Yani “mutlaka üretmem, bir şeyleri kaçırmamam ve işe yaramam lazım” gibi bir hâle girmekten kaygılanıyordum. Albüm yapmaya karar verdiğim anda planlamaya, yoğunlaşmaya başladım. Bu durum ve bunun üzerinden kurgulamalar yapmak ya da hayaller kurmak beni motive etti. Pandemi olmasaydı ben yine bu albümü yapardım.
Albüme dönelim o hâlde. Mutluluklar’da size Kadebostany, Da Poet, Deniz Tekin eşlik ediyor. Yayımladığınız ilk iki şarkınız “Sal Beni” ve “Kâkülünde Ak Oldum”u ve bunların Kadebostany rework’lerini dinledik. Albüme nasıl dokunuşları oldu?
Da Poet ile hem ortak projemiz DPBD’de hem de başka pek çok prodüksiyonda birlikte çalıştık. Bu albümün prodüktörlüğünü de birlikte üstlendik. Kadebostany severek dinlediğim bir grup. Grubun dinamosu Guillaume bir etkinlik için Ankara’dayken bir diğer projem Barıştık Mı’nın konserine denk geliyor, sosyal medyada paylaşıp, bizi çok beğendiğini yazıyor. Onun üzerinden gelişen bir muhabbet üstüne iki parçamı yolladım. Rework’lerin oluşma aşamalarında hem çok keyifli hem de verimli bir süreç geçirdik. Bu yıl içinde Kadebostany ile yeni çalışmalarımız da olacak. Deniz Tekin çok beğendiğim, çok yetenekli bir dostum. Yazdığı sözler, rap vokali – flow’u ve tavrı… O şarkı ondan başkasıyla tamamlanamazdı. Müziğe yaklaşımı olarak kendime çok yakın hissettiğim bir ruhtur Deniz.
Mutluluklar’daki sekiz şarkının hem sözleri size ait hem de tüm enstrümanları siz çalıyorsunuz. Bu şarkıların yaratım süreçlerinden, bu süreçte neleri referans aldığınızdan bahseder misiniz? Nasıl tek bir hikâyenin parçaları oldular?
Parçaların hepsi aynı konsept içinde yazıldı. Her parçanın da bir adresi var aslında. Parçaları düzenlerken ve albümü kurgularken yine trompetin işin merkezine yakın olacağı bir şey düşünüyordum ama asıl bu albümde vokalimi de öne çıkaracak bir çalışma yapmak istiyordum. Hip hop, indie-pop, biraz retro ögeler ve tabii ki bu coğrafyadaki ve yakınlarındaki geleneksel sesler müziğime direkt etki eden unsurlardı.
Solo albümünüze kadar sizi Barıştık Mı ile çalışmalarınızda, Da Poet ile gerçekleştirdiğiniz DPBD projenizde ve daha pek çok farklı projede dinledik. Kolektif üretim sizin için ne ifade ediyor? Solo çalışmanıza bu birlikteliklerin nasıl bir etkisi oldu?
Kolektif üretim avantajlı bir şey olmasının yanı sıra sürdürülmesi de zor bir şey bence. Zor ama imkânsız da değil. Fedakarlıklarda bulunmak ve ortak istişare ile çözüm odaklı olmak falan gerekiyor. İşler iyiyken sorunlar pek batmaz, iletişim ve genel ruh hâli de tıkırındadır ama sorunlar çoğaldığında ve biriktiğinde grup olmak burada anlaşılıyor. Nasıl devam ettiğin, özeleştiri yapabildiğin ve çözebildiğin önemli. Barıştık Mı grup arkadaşlarımla birlikte yürüttüğümüz bir proje. Yıllar içinde grup olabilmeyi gerçekten deneyimleyebildiğim tek yer. Yoksa öyle kolay anlaşabilen bir yapım yok. DPBD de öyle diyebilirim. Bir de aynı jenerasyonun çocuklarıyız yaş alıyoruz, büyüyoruz yolculuğumuzda. Bu yolculuk esnasında çok şey öğrenebiliyorum. Hepsinin müziğe yaklaşımı farklı olduğu gibi fikirler ve fikirleri uygulayış biçimleri de farklı oluyor. Son yıllarda yaptığım her çalışmaya illâ ki onların da bana kattığı şeyler yansımıştır. Mutluluklar‘da da öyle. O nedenle iyi ki bu dönemime denk geldi bu albüm. Zamanı buymuş.
Bundan sonra solo çalışmalara ağırlık verir misiniz? Bu albümü deneyimleriniz açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Solo dahil bütün projelerim şu anda da devam ediyor. Mutluluklar, geçmişteki deneyimlerimin de küçük bir fragmanı. Devamı için çoktan çalışmalara başladım, bu yaz yine kayda gireceğim.
Trompetinizden gelen sesleri es geçmeyelim. Belli türlere hapsettiğimiz, zor bir enstrüman gibi geliyor trompet. Multi enstrümantalist bir sanatçısınız, ana enstrümanınız trompet ile buluşmanız ve onu seçmeniz nasıl oldu? Trompet, yapmak istediğiniz müziğe nasıl bir yol çiziyor?
Uğraştığım müziklerde trompet hep duymak istediğim bir ses olmaya başlamıştı. En merak ettiğim ve sesine en çok hayranlık duyduğum enstrümandı. 2009 gibi ilk trompetimi alıp kendi kendime çalışmaya başladım. Sonrasında beni yönlendirebilecek pek çok insanla tanıştım. Genelde hep kendi başımaydım bu enstrümanla geçirdiğim zamana bakınca. Birlikte çalıştığım müzisyenlerden ve ailemden çok şey öğrendim. Türlerden bağımsız bir dolu şey dinliyorum çocukluğumdan beri, bu yaptığım, hayalini kurduğum müziklerime, albümlere de bulaştı. Trompet önde olan, kendini öne çıkaran ve müziğin içinde bükülebilir bir enstrüman. Bu bakış açısıyla ve elbette enstrüman üzerinde geçirdiğin vakitle de birleşirse, şarkı yazıyor, besteler yapıyorsan bir yerde belirgin şekilde müzikte kendini fark ettiriyor.
Türlerden bağımsızlık meselesine değinelim mi? Farklı müzik tarzlarında üretimler yapıyorsunuz ya da farklı tarzlarda çalışmalara dahil oluyorsunuz. Barış Demirel’in müziğinde türler arası nasıl bir ilişki var?
Eğer bir müziğe dahil olacaksam ilk olarak orada kendime bir yer bulabilir miyim ve o müziğe tavrım ve dışavurumum ile nasıl hizmet edebilirim, katkı sağlayabilirim onu düşünüyorum. Fikirleri de bu minvalde büyütüyorum. Müziğin içinde hem var olduğumu göstermek hem de o müzikte işe yarar şeyler yapmak gibi. Bazen ortaya nitelikli bir şey çıkmayınca o çalışmaya katkı sağlayabilmekle ilgili inancım azalabiliyor. “Bir şeyler yapmışım ama yapmasam da olur” gibi. Olmayınca olmuyor. Bazen iyi ki trompet çalıyorum diyorum. Çoğu zaman kendimi onunla daha rahat ifade edebildiğim için duygusunu, hikâyesini hissettiğim müziklere türü ne olursa olsun severek eklenebiliyorum.
Hayatın hengamesi içinde sizi, yaptığınız müziği neler besliyor, neler etkiliyor?
Hayatın hengamesi.
Peki günün şartlarında, bu hengamede müzisyen olmak ve müzik yapmak sizin için ne ifade ediyor?
Sevdiğim şeyi sevdiğim yerde, bin bir zorlukla ve saçma sapan şartlarda yapma hâli. Ama bana hayaller kurdurabiliyor, umudumu kaybetmememi sağlıyor.