“Oldu mu ‘eser’ sana ‘içerik”: Barış Demirel ile dijital alemlerde buluşan bir röportaj
Sessiz ve derinden, Instagram’da stalker’lığın zirvesine çıktığımız bir günde bir baktık, Barış Demirel stüdyoda, yeni kayıtların müjdesini veriyor takipçilerine. Barıştık Mı olarak, diğer grupdaşlarıyla birlikte yayınladıkları Fail Play albümünden o farklı diyarlara sürükleyen şarkılar hâlâ zihnimizde taze, bu yeni şarkıları beklemeye koyulduk biz de. Belli ki 2020 felaketlerinin yolumuza taş koymasına inat, süreci üreterek geçirmişti Barış. Bu müjdelediği yeni albümden ilk parçayı da çok geçmeden pişirip koydu önümüze. Hemen oturduk Sal Beni’nin başına… Barış’ın bize nice hikayeler anlatan trompetiyle başlıyor her şey. Sonra bir bakıyoruz ki Barış’ın sesini de duymaya başlıyoruz.
”Bugüne kadar yaptığım projeler üzerinden çıkan albümlerde hep trompet ön plandaydı. Yani şarkı söylemeye pek alan bırakmıyordum, düşünmüyordum” diyor Barış da zaten şarkının ve bu yeni albümünün gidişatını açıklarken. ”Yıllardır kıyıda köşede duran şarkılarımın bazılarını seçip toparladım. Bunlar şarkı söylediğim, nakaratı falan olan besteler.” Da Poet’in prodüktörlüğünde kaydedilen albümdeki tüm enstrümanları da yine Barış çalmış. Yani karşımızda bir Barıştık Mı albümü değil, Barış Demirel’in kendi solo üretimiyle çıkmış bir kayıt var.
Sal Beni’nin Kadebostany rework’ü de semalara yayılmaya başlamışken yeni üretimlere, 2020’ye, Serge Gainsbourg ve cancel culture’a uzanan bir muhabbete giriştik Barış’la. Yeni albüm ise yakında, çok yakında…
Portre fotoğrafı: Barbaros Cangürgel
Barış nasılsın? Bir önceki röportajımızda, ‘‘30 yaşıma geldim. Barışamadım’’ demiştin. Ne dersin sence, sonrasında barışabildin mi, yoksa işler daha beter mi oldu?
İyiyim. Arada gelgitli, keyifli, bazen minik şeylerden nem kaparken bazen süper sabırlı; bazen beşinci dubleden sonra gelen duygusal boşalmalar, ekonomik ve psikolojik olarak hayatta kalma mücadelesi ve en nihayetinde sevdiğim yerlerde, sevdiğim insanlarla etkileşimlerde, üretimlerde bulunmak…
2019 ve 2020’de neyi istemediğimi daha iyi anladım. “Her şeye rağmen” 2020 kendimi biraz daha kabul edebildiğim ve bol bol üretimde olduğum bir yıl oldu.
Fail Play, o zamanki röportajımız sırasında henüz pek tazeydi. Stalker’lığımız belli olmasın ama Instagram story’lerinde yeni bir albüm kaydettiğine dair bazı ipuçlarına rastladık. Nasıl gidiyor kayıtlar? Ne zaman dinleyeceğiz albümü?
Instagram’ın olayı o değil mi zaten? Herkesin bir vitrini var, herkes stalker. Bugüne kadar yaptığım projeler üzerinden çıkan albümlerde hep trompet ön plandaydı. Yani şarkı söylemeye pek alan bırakmıyordum, düşünmüyordum. Sözleri olan pek yoktur, nakaratı olan neredeyse hiç…
Yıllardır kıyıda köşede duran şarkılarımın bazılarını seçip toparladım. Bunlar şarkı söylediğim, nakaratı falan olan besteler. Üzerine yenilerini ekleyip hepsine baştan düzenleme yaptım. Prodüktörlüğünü Da Poet ve benim yaptığım albümde neredeyse bütün enstrümanları ben çalıyorum. Bu Barıştık Mı projesinden farklı ve solo bir albüm. İlk tekli Sal Beni ve onun dumanı üstünde Kadebostany Rework’ü bu ay çıktı. Gülbaba Records etiketiyle sıra sıra tekliler, sonra da Haziran’da albüm çıkacak. Bir de sürprizler var. Yaza görüşürüz diyerek na şuraya nazar boncuğu iliştiriyorum izninizle. Teşekkür ederim.
Seyircisiz, kimi zaman müzisyenlerin yatak odalarından seslendiği, IG Live üzerinden yayınlanan konserler… Distopyalara yaraşır hayatlarımızın yeni bir parçası. Neyse ki müzik hiç susmuyor. Senin bu dönemin getirdikleri ile aran nasıl?
“Hepsine alışıyor insan, hepsine ne fena…”
Durumu kabul edip kendin için, yaptıkların için bir çıkış ya da sürdürebilme yolu arıyorsun. Motivasyon yaratmaya çalışıyorsun. Her şey istediğin gibi de olmuyor ya da hemen olmuyor ama kendim için gayret etmem gerektiğini biliyorum. Sonrası hayırlısı…
Dijital bu süreçte pek çok açıdan hayat kurtardı diyebiliriz. Senin bir müzisyen olarak dijitalle kurduğun ilişki ne şekilde değişti? Sence bu yeni dijitalleşmeyle birlikte yeni akımlar çıkar mı müzik içerisinden?
Oldu mu eser sana “içerik”. Görsel ya da duysal olarak çok hızlı tüketilen bir şey oldu. Like gibi, kaydır geç gibi… Akımı bilmem ama ticari stratejiler ile hızlı, özensiz ama trend olan bir dolu üretim hali de başladı son yıllarda. Gerçekten iyisi de var, kötüsü de…
Fotoğraf çekimini yaptığımız günden beri aklımda aslında: Serge Gainsbourg’la aranızda nasıl bir bağ var?
2008 yılında Radyo Eksen’de Je t’aime moi non plus duymamla başlayan bir merak. LimeWire’dan indirilen tek tük şarkılar… Sonra diskografisini indirip o zamanlar internet ortamında Gainsbourg ile ilgili ne varsa bulmaya çalışıp anlamadan etmeden izlemek, bi’ yakın hissetmek -ya da öyle hissetmek istemek-, hayran olmak vb… Hatta evinin, mezarının önünde trompet çalıp ona mektup bırakmak gibi romantik hareketler… Bu hayranlık zaman içinde sönmeye başladı. Yine de hayatımda müziğiyle, yaptıklarıyla bana ilham olmuş önemli figürlerden biri.
Bir Serge Gainsbourg fanatiği olarak şu ara aklımdan başka şeyler de geçiyor: Mesela 2021’de yaşasaydı, muhtemelen feci şekilde cancel’lanırdı. Bu hâlâ mümkün gerçi… Her konuda skandala imza atmış, politik doğruculuğun tam tersi bir yerde durmuş bir isim. Cancel culture’ın belirleyici olduğu bir dönemdeyiz artık, sen ne düşünüyorsun bu son gelişmelerle ilgili?
Bu zamanda olsaydı cancel’lanırdı. Kendi döneminde de karşılaşmış benzer şeylerle. Adamı dinlediğimiz, izlediğimiz, okuduğumuz kadar biliyoruz ve günün sonunda bir şekilde ondan kahraman gibi bahsediyoruz. Yani ne kadar “skandallarını” konuşsak da “Vaay!”, “helaal” gibi bir yere geliyor durum sanki. Canlı yayında Whitney Houston’a söyledikleri ya da Catherine Ringer’la olan tartışması da bir garip. YouTube’dan ilk izlediğimde utanmıştım, anlayamamıştım. Dinlemeyeyim mi şimdi? Böyle gider “Gainsbourg’u nasıl bilirdiniz?” sorusunun cevabı… Öte yandan bu kültür zaman değiştikçe teknoloji ile evriliyor ve daha görünür oluyor. Bu konu benim için bir paradoks. Pek çok konuda sosyal medya üzerinden görüyorum, hak verdiğim oluyor, bazen de ne hissedeceğimi bilmiyorum ya da empati içinde kayboluyorum. Ya da diğer taraftan bu kültür beni konuşurken, hareketlerimde daha çok düşünür hale getiriyor. Bu eminim iyi bir şeydir ama yine bu durum hepimizde yer yer otosansürü getirir mi? Bilinmez. Göreceğiz, izliyoruz. O sürecin içindeyiz, yaşıyoruz.
Peki senin geçmişinde başka hangi müzisyenler var; uzaktan veya yakından sana ilham veren, yol gösteren?
Şimdi birkaç tane söylesem kesin bazılarını unutacağım, “keşke şu ismi de söyleseydim” diyeceğim o yüzden buralardan ve beraber çalışma imkanı bulduğum bir isimden bahsetmek istiyorum.
Murat Ertel müziğe olan yaklaşımı, tavrı ve ifadesi bambaşka olan biri. Bir proje insanı. Nereye dahil olsa kendi ifadesini gösteriyor, o müziğe katkıda bulunurken imzasını atıyor. Dünyada saykodelik ögelerle, beat’lerle oluşturulmuş ve üzerine elektro bağlama ve efekt pedalları ile rock’n roll ruhu yaratılmış bir sürü yeni çalışma duyuyorsak bu ekolü yaratan belki de en önemli isim Murat Ertel’dir. Da Poet ile geçen sene çıkardığımız DPBD albümünde Murat Abi ile çalışmak gurur vericiydi bizim için. Bana ışık olan bir üstat…
Yine bir önceki röportajında, Kerem Görsev’in sana “Hayatta ölüm, ayrılık, korkular, özgüvensizlik gibi sair durumlar olsa da biz çalmaya devam etmeliyiz” dediğinden bahsediyorsun. 2020 gerçekten hepimiz için zor bir yıldı, 2021 de öyle… Sen bu süreçte, hâlâ çalmaya devam etmek için gerekli motivasyonu nasıl topluyorsun? Belki bize de ilham verir söyleyeceklerin…
Aslında buna yeni albümle ilgili soruda cevap vermişim. Bir de üzerine sürekli hayaller kurduğum başka icra ettiğim bir şey yok ki. Sağlıklı olduktan sonra potansiyelimi değerlendirmek, geliştirmekten gayrı çok da bildiğim, inandığım bir şey yok. Sevdiğim bir şey ise oradayımdır. Yoksa ne orada olurum ne de uğraşırım. “İlham bulunamadı.”
Müziğinde pek çok farklı tür, kendi has sesleri koruyarak bir araya geliyor ve müthiş bir uyum yaratıyorlar. Şarkıların ortaya çıkış sürecinde nasıl ilerliyorsun? Daha doğrusu bu sesler mi seni buluyor yoksa sen sistematik bir şekilde, neyin nereye geleceğini planlayarak mı çalışıyorsun?
Her projede farklı farklı yaratım süreci oluyor. Kimisinde ben bir fikir ya da kaba bir düzenlemeyle gidiyorum ve herkes kendi fikirlerini katıp müziğe nasıl hizmet edeceğini düşünüyor, baştan sona birlikte tasarlayıp, provalarını yapıp finalize ediyoruz. Sonra kayıt… Bir diğerinde bilgisayar başında sürekli kayıtlar yapıp sonra onları geliştirerek ya da fikirleri bazen on an, orada gelen fikirlerle pekiştiriyoruz ve sonraki süreçlerde şarkıyı tamamlamak için gerekenler düşünülüyor, kaydediliyor. Ya da yeni çıkacak olan albümümde yaptığım gibi her şeyi önceden tasarlayıp, notlar alıp kayda hazır gidiyorum. Bir yandan telefonun ses kaydedicisi fikirlerle dolu mesela.
Bazen bir duygu ile içimden çıkan müzik ya da sözler oluyor, onları düzenliyorum. bazen de bulduğum bir fikrin hissettirdiği duyguyu onda büyütmeye, anlamlandırmaya çalışıyorum. Birlikte çalıştığım insanların müziğe olan yaklaşımından, tasarım süreçlerinden de pek çok şey öğrendim.
Yeni albüm sürecinde nasıl ilerledi her şey? Mesela neler ilham verdi sana bu esnada?
Şarkı söylediğim ama trompeti de ana rolden çıkarmadığım ve tüm kararları kendimin verdiği bir albüm yapmak istiyordum. Bu yazın sonuna doğru biraz disipline olup yıllar içinde kenarda duran bazı bestelerimi düzenleyip üstüne albümün bütünlüğüne uyacak yeni şarkılar yaptım. Tüm prodüksiyon sürecinde değerli arkadaşım Da Poet’in vizyonu ilerlememizi daha da kolaylaştırdı. Son iki yılda ortak pek çok iş yaptığımız için çalışırken birbirimizi kolay anlayabiliyoruz. Kayıt sürecinde bestelerin bitmemiş hallerini bazı arkadaşlarımla paylaşıyordum. özellikle müzisyen olmayan yakın arkadaşlarımla. Farklı farklı yorumlar gelince üretim ve yapım aşamasını kötü etkileyebiliyor. O yüzden mesela kardeşim İpek şarkıların her aşamasını ilk yolladığım, fikrini ilk duymak istediğim kişiydi. Şarkılar bitmeye yakın birlikte başka projelerde müzik yaptığım arkadaşlarıma da dinlettim. İyi ki de öyle yapmışım. Albüm çıkınca ilham mevzusunu ayrı konuşuruz.
Yeni albüm dışında, başka neler var önümüzdeki günler için şekillenen? Evet, plan yapmaktan korkar olduk ama bazı şeyler netleşmiştir belki?
Bu yıl çıkmayı bekleyen, farklı isimlerle yaptığım, konuk olduğum düet çalışmaları var. Aralarında hip hop sahnesinden isimler de var, elektronik müzik ve şarkıcı / şarkı yazarı da… Henüz tam şekillenmeyen ama planlarına ufak ufak başladığımız “sürpriz” bir ortak çalışma da gelebilir. Halihazırda devam eden, üyesi olduğum projeler ile yeni şarkılar, performans videoları yayınlanacak.